Tekrarlıyorum ama neyi? En sevdiğim bir ilişkiyi
- Dilek Akbaş
- 30 May 2020
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 22 Nis 2021
Tekrarlama zorlantısı, insanın erken dönem yıllarda bakım verenler ile kurmuş olduğu ilişkiyi sonraki yıllarda da aradığını ve o ilişki ne kadar olumsuz, zarar verici olsa da insanın o ilişkiden bir türlü vazgeçemediğini ve yetişkinlikte bu ilişki örüntüsünü tekrarlamaya zorlandığını ifade eder. Birçok insanın çevresinde sürekli kendisini istismar, ihmal edecek partnerler bulan tanıdıkları vardır. Belki de kendi hayatlarında sıklıkla kendilerini bu tür zarar verici ilişkiler içerisinde bulanlar da vardır. İnsan, mesele kendisi olunca kendisine çok zor soru soran bir varlıkken bir başkasına gayet yerinde ve gerekli sorular sorabilmektedir.
İnsan, kendi ilişkilerinde kendisine soramadığını dışarıya sormakta tereddüt etmez ve çevresinde bu tür ilişkiler kuran, o kadar erkek-kadın varken tekrarlı bir şekilde gidip kendisine ilgisiz, kayıtsız kalacak, kendisini eleştirecek, belki aşağılayacak partnerleri bulan kişilere sormadan edemez: Tüm bunlara rağmen neden bu ilişkide kalıyorsun? Gerçekten neden kalıyordur? O kişide, ilişkide ne buluyordur? Genellikle bu sorunun cevabını ne soruyu soran ne de soruyu cevaplaması gereken kişi biliyordur. Merak edilir, bir türlü anlam verilemez, kızgınlık ortaya çıkar ve olay, o ilişkide kalanı suçlamaya kadar varır. Israrla o ilişkiden kopamıyordur, kopsa bile gidip benzer bir kişiyi hayatına alıyordur. Ancak kendisi bunun farkında değildir ve kesinlikle suçlanmayı hak etmiyordur.
Kişi, belirli özelliklere sahip erkekleri, kadınları hayatına alarak ve onlarla belirli bir ilişki örüntüsünü tekrarlamaya çalışarak o ilk ilişkide eksikliğini hissettiklerini yeni ilişkide bulmaya, bilinçdışı çatışmalarını o yeni ilişkide çözmeye çalışır. Bazen de o ilk ilişkiye sadık kalmak ister, zarar verici olsa da o ilk ilişkiye benzer ilişkilerde kendini güvende hisseder çünkü tanıdık, aşina olunan o ilk ilişkidir ve ona benzemeyenler korku, kaygı, bilinmezlik yaratır. Böylelikle kişi, o ilk ilişki örüntüsünü tekrarlamak için yola çıkar, bazen o yolda yorulur, dinlenmek ister ancak sonra tekrardan yola koyulur, tekrarı için yola koyulur. Bir ilişki biter ve bir daha böyle birisiyle olmayacağım sözleri yankılanır ancak bir sonraki ilişki yine hüsran, hayal kırıklığı, öfke yaratır çünkü yine benzer birisi bulunmuştur. Bazen erken dönem ilişkilerde ortaya çıkmış ve çözülememiş halde kalmış meseleler o kadar derin ve yoğun olur ki kişi, hayatına giren daha farklı özelliklerde olan kişileri farkında olmadan değiştirmeye, zihnindeki rollere uydurmaya çalışır. Onlara kendi bilinçdışı senaryosundan roller atayarak kendi çocukluk dramasını tekrarlamaya zorlanır. Sadece ilişkide bir taraf değil, diğer taraf da benzer bir süreci deneyimler.
İlişkilerde patolojik uyum denilen bir kavramdan söz eden Kernberg, Aşk İlişkileri kitabında partnerlerin nasıl birbirlerinin bilinçdışı dramalarında rol aldıklarını, karşılıklı bir uyum içerisinde birbirlerinin senaryolarındaki rolleri canlandırdıklarını çeşitli vakalarla anlatır. Bilinçdışı çocuksu çatışmalar tekrar eder ve yeni ilişkide bu çatışmaları alevlendiren karşılıklı rol uyumu ilişkinin sonunu hazırlar. İlişkinin başlarında keyif veren, sevilen, partnerleri birbirine yakınlaştıran özellikler büyük tartışmaların başlatıcısı olur ve pimi çekilen bir bomba gibi ilişkiyi yıkıma götürür.
İnsan, terapiye başladığında da bu tekrarlama zorlantısından kurtulamaz ve terapistle de o ilişki örüntüsünü tekrarlamaya zorlanır. Ancak terapist, hastanın bilinçdışı dramasında rol almamakta ısrar eder ve hastaya bir şeyleri tekrar ediyor olduğunu göstermeye çalışır. Terapi, farklı bir ilişki için kapı aralar ve hasta hem çocukluk çatışmalarını derinlemesine çalışarak hem de erken dönemde kurulan ilişkiden daha farklı bir ilişkinin o kadar da korkutucu olmadığını keşfederek döngüsünden çıkar.
Yorumlar